19 Haziran 2007 Salı

Başyapıtlar

Hemen herkes Matrix'i Fight Club'ı yada Seven'ı izlemiştir sanırım. bunlar günümüzün modern başyapıtları arasında gösterilebilir. çok büyük kitleleri etkilemis ve kendi türlerinde çığır açmış filmler. yeni neslin bu filmleri her yerde öve öve bitirememesi dogal karsilanabilir ,ama bu yazida sinemadan anlayan her bireyin yakindan tanidigi, bildigi ama yeni neslin belkide haberdar bile olmadigi bazi sinema basyapitlarini listeleyecegim (kucuk yorumlarimida yaparak tabi) bu listedeki her filmi arayip bulun ve ne yapip edip izleyin lütfen.

The Seventh Seal ( yedinci Mühür) / Ingmar Bergman
Bu film hayatımda izledigim en iyi film, nokta. bu filmi izlememek icin hic bir özrünüz geçerli degil ne yapip edip buluyorsunuz hemen.
Wild Strawberries ( yaban çilekleri) / Ingmar Bergman
yaşlı bir doktorun aldıgı onur ödülü için çıktıgı yolculuk ve bu yolculukta hayatını gözden geçirmesi üstüne kurulmuş bir başyapıt.
Persona / Ingmar Bergman
latince maske anlamina gelen persona, insanin iliskilerinin dogasi ustune bir baska basyapit.
Seven Samurai / Akira Kurosawa
bu filmi ilk izledigim zamani cok net hatirliyorum, yagmurlu bir gündü ve bu basyapiti izlerken sonlara dogru agzim bir karis acik saskinlik ve hayranlik icinde kapilip gittigimi hatirliyorum. yoruma gerek olmayan filmlerden tescilli bir basyapit.
Stalker (iz sürücü) / Andrei Tarkovsky
bu filmi anlatmak icin ne yapmak gerek bilmiyorum, konusu kabaca bir yazar, bir fizik profesoru ve izsürücünün yasak bölge olan zone daki özel bir odayı bulma çabaları üstüne kurulu.izlemesi hazmetmesi zor bir film ama kesinlike film bittikten sonra daha önce hiç film izlememis oldugunuzu sanmaniza bile yol acabilir.
Solaris / Andrei Tarkovsky
hollywood yakın zamanda lem in kitabından yeni bir uyarlama çekti ama siz genede Tarkovsky'nin 72 de çektigini izleyin.
The Sacrifice ( Kurban) / Andrei Tarkovsky
Sven Nykvist adi size ne ifade ediyor bilmiyorum ama Virgin Spring,Silence,Persona gibi bir çok bergman filminin görüntü yönetmeni ve yönetmen koltugunda da Andrei Tarkovsky. daha fazla aciklama beklemediginizi saniyorum.
8 1/2 ( sekiz buçuk) / Federico Fellini
Fellininin belkide en kişisel filmi diyebilirim, film yapmanin zorlukları, bir sanatçının çıkmazları, buhranı üstüne fellini'nin baseseri.
Annie Hall / Woody Allen
hayatta iki tip insan vardır Woody Allen'i anlayanlar ve anla(ya)mayanlar genelde Woody Allen dendiginde sevmiyorum diyorsa biri anlayinki bu adamin neden bahsettigini anlamamistir, umarim siz izlerken böyle bir ruh halinde olmaz ve bu varoluscu dahinin hayata bakisi ve espri anlayisina kapilirsiniz. ( woody allen'in Annie Hall filmini yaziyorum sadece ama hemen hemen tüm filmografisini izlemis biri olarak nerede woody allen filmi gorurseniz secmeden izleyin derim)
2001 : The Space Odyssey / Stanley Kubrick
yeni yetme biri bile olsaniz bu filmi duymama sansiniz oldukca dusuk ama olur ya izlemediyseniz hemen bulup bu eksikligi gideriyorsunuz.
sunuda eklemek lazim : Andrei Tarkovsky , Ingmar Bergman, Stanley Kubrick ve Woody Allen filmi gordugunuz de secmeden basina oturup usta isi bir sinema seyredeceginize emin olabilirsiniz.tabii bu listedekiler izlemezseniz gercekten ayiplanacaginiz filmlerdir :) o ayrı. sinema literaturunde daha elbette onlarca baseser vardir Apocalypse now, Paths of Glory, Chinatown, Godfather vs. gibi onlarida artik baska bir zaman yapacagimiz listeye sakliyalim.iyi seyirler.

Yapım Ekibi

simdi gerekli ekipmanlari hallettigimize gore film yapiminda hayati öneme sahip ekip elemanlarina bir göz atalim diyorum,

Yönetmen : bu arkadasi hepimiz biliyoruz sanirim, filmin tamamini kafasinda gören hiyerarşide yapimcidan sonra gelen kisi. sette yonetmen yaratici tum fikirlerin kaynagidir, ona sorulmadan isik kurulamaz, dekor yapilmaz vs.. tabiki yaninda calisan kisilerinde filme katkisi vardir ama ideal sartlarda her sey yonetmenin vizyonuna gore sekillenir.tabii bu kadar paye verilen biri oldugu icin gunumuzde herkes bilip bilmeden yonetmen olmak istemektedir.yonetmen olmak hem buyuk bir sorumluluk hemde derin bir kavrayis gerektirir.

Yapımcı : filmin varolabilmesi icin yapimicinin onayi sarttir. filmin tum mali yukunu ya kendisi sirtlayacak yada bu yuku paylasacak ortaklar arayacak olan, yonetmenin ve set ekibinin tum ihtiyaclarini karsilamakla yukumlu kisidir. sette en az yönetmen hatta belki daha fazla sorumlulugu vardir bu yuzden en iyi film oscarı genelde yapimciya verilir. filmi var eden kisilerden en onemlisi oldugu icin.

Görüntü Yönetmeni : bu adamlarin görevi "ışıkla boyamaktır" ışık onlar için bir ressamın paletindeki renkler gibidir. filmin neresi ne kadar aydinlanacak, hangi atmosfere sahip bu sahne , kamera burda spesifik olarak nasil bir hareket cizgisi izlemeli gibi ve buna benzer onlarca görsel sorunun muhatabı olan kişidir.sag kolu ışık şefidir iyi bir ışık şefi iyi bir görüntü yönetmeni için kaçınılmazdır. ışık şefi dışında kamera asistanlarina sahiptir (focus puller, reloader vs.)

Sanat Yönetmeni : Filmdeki Aksesuarlar, dekorlar, renk paleti gibi konularda sorumluluk sanat yönetmenine aittir. tabii bu konular her zaman görüntü yönetmeni, yönetmen ve sanat yönetmeninin ortak gorusmesi sonucu cozulur ama sanat yönetmeni bu konularda bilirkişi oldugu icin onun tavsiyeleri ustunden yonetmen görüntü yönetmenine gerekli çalışmayı yapmasını iletir.

Produksiyon Tasarımcısı : bu adamin film icin ne kadar gerekli bir sahsiyet oldugunu anlamak icin en azindan 1-2 sinema projesine sahsen bulasmis olmaniz gereklidir. tum dekorlar ekranda gorulen produksiyona ait her sey bu arkadas tarafindan somut bir hale getirilir, tabi bunu sanat yonetmeni ve yönetmenden aldigi emirler dogrultusunda yapar. genelde dusuk butce de sanat yonetmeni ile birlikte es gecilen bir diger yapim ekibi üyesidir oysaki önemi yadsinamaz.

Senaryo Yazarı : Bir çok filmin en zayf halkası ne yazıkki bu arkadas olur genelde, ne kadar begenmediginiz film varsa "ne kadar sacma yahu bu film öyle seymi olur" dediginiz anlarin bas sorumlusudur. iyi bir film iyi bir senaryo olmadan mumkun kılınamaz. ve belkide iyisi sektörde en zor bulunan kişi usta bir senaristtir. siz bakmayin öyle herkesin süper senaryom var dedigine iyi bir uzun metraj senaryosu ortaya çıkarmak çok iyi bir roman yazmaktan daha kolay degildir kimi zaman yillarinizi bile sizden talep eder hale gelebilir.

Kurgucu : bu kişi genelde NLE(non linear editing systems) konusunda uzmanlasmis bir kisidir, yonetmen ile birlikte kurguya girer. yonetmenin istekleri ve vizyonu dogrultusunda filmi son haline getirir.bazen yonetmen bu kisiyi aradan cikarip kurguyu tamamen kendide yapabilir. ama cektigi film ile duygusal bir bagi olan yönetmenin filmi kurgularken bir cok sahneye kiyamayip filmi gereksiz yere uzatmasi az rastlanan bir durum degildir, bu yüzden filme yönetmenden daha objektif bakabilecek bir baska kisinin gorusu bu asamada oldukca önemlidir.

Tabiiki bir filmin yapımında onlarca kisi calisir ama yukarida saydigimiz ekip üyelerinin hepsinin işinin erbabı oldugu bir proje yıllarca unutamaycaginiz filmlerin ortaya çıkmasını saglar.

17 Haziran 2007 Pazar

Film Yapımı ve Gerekli Ekipmanlar 2

Film cekimi icin kameradan sonra en onemli ekipman kaliteli bir mikrofondur diyebiliriz (tabii sessiz cekmeye karar vermediyseniz filminizi) genelde bir cok amator yapimda izleyiciyi filmden koparan sey goruntuden cok sesler olur, diyaloglar anlasilmaz ortamda devamli rahatsiz edici boyutlarda bir humm ve noise vardir. bunlarin en bas sorumlusu "kameranin ustunde mikrofon var ya abi yeter daha ne olsun..." mantigidir. ilk is o mikrofonu iptal ediyorsunuz ve XLR balansli mikrofon girisinden bagladiginiz kaliteli bir mikrofonu (tercihen sennheiser marka) bagliyorsunuz kameraya ve o anda aynen tek ccd kameradan 3 ccd kameraya geciste yasadiginiza bencer bir sicrama daha oluyor ve diyaloglar anlasilir olmaya basliyor tertemiz sesler aliyorsunuz, bu gercekten goz ardi edilmemesi gereken bir adim, eger mikrofonu satin almaya butceniz yetmiyorsa en azindan kiralamaya calisin ne yaparsaniz yapin ama kamera ustundeki mikrofonu kullanmayin. tripod konusuna gelince bu konuda en az ses kadar gozden kacan bir noktadir, milyarlarca odeyip aldiginiz cekiminiz icin hayati onemi olan biricik kameranizin gelecegi saglam bir tripoda baglidir. daha da onemlisi kamera ile yapacaginiz pürüssüz pan ve tilt hareketleri hem iyi kameraman hemde iyi tripod gerektirir. ayrica bir onceki yazida degindigim hvx200 kamera 35mm adaptor lensleriniz derken aigrlik kayda deger bir boyuta gelecektir ve bu durumda bu kadar ekipmani kotu bir tripod kullanarak riske atmaya gercekten degmez.tripod konusunuda aydinlattigimiza gore baska onemli bir konu olan isiga gelelim, isigin sinemada kullanimi atmosfer yaratmadaki rolu ve stiller ustune ayrica bir yazi yazacagim ama burda teknik olarak ne gerektiginide soyle bir gozden gecelim istiyorum, gercekten yuksek butceli fimlerde genelde HMI PAR setler olur 2k 1k diye giden kafala rolur bu setlerde ve HMI hem gun isigina cok yakin kelvin degerleri sunar hemde titremedigi gibi halojenler gibi asiri isinmaz. tabii boylesin emeziyetleri olan guzide ekipmanlar ayni zamanda pahalidir da o yuzden asagidaki yazida isik onerirken halojen onerdim cunku dusuk butce film yapiminda is goreceklerini dusunuyorum tabii ilerde butce olusursa hemen HMI ekipmana gecmeniz goz ardi edilemez bir kalite farki getirecektir. isiklandirma konusuna gelince bir cok setup mevcut bugun endustride ama en cok kullanilan 3 kollu setupdir. bir isik kaynagi ana isigimiz digeri dolgu isigi sonuncusuda arkadan gelen isik olacaktir. ana isik kaynagi genelde en guclu olandir ve bunu oyuncunun direk yuzune cevirmemek gerekir ya baska yone cevirip diffuse ederek dagilmasini yada isigin onune diffuser koyarak isigi mutlaka yumusatmaliyiz. arka plan isigi geneld eoyuncuyu arka plandan ayirmak icin kullanilir dolgu isigi ise yuzun karanlikta kalan tarafinin secilir hale gelmesini ve isik gecislerinin yumusamasini saglar. bu sadece olasi setuplardan biri her mekanda verilmek istenen atmosfere gore sette almaniz gereken kararlar olacaktir. ayrica isik bir saplanti halinede gelmemelidir hic bir zaman cunku dunyada cok basarili goruntu yonetmenleri bazen el feneri ile aydinlatmislardir sahneyi yani her sahneyi isiga bogacaksiniz diye bir kaide yok.

16 Haziran 2007 Cumartesi

Film Yapımı ve Gerekli Ekipmanlar 1

detaya girmeden önce gerekli asgari ekipmanlara şöyle bir göz atalım,
- 3 ccd bir Kamera. (SD yada HD)
- saglam yapili , video amacina uygun üretilmis bir tripod.(dikkat ederseniz hemen 2. siraya tripodu yazdim gercekten çogu zaman göz ardi edilen ama cok onemli bir kalem)
- halojen 800watt 3 lü bir isik seti isinizi gorecektir.
- tercihen sennheiser marka shotgun (ve duruma göre ekstra lavalier) mikrofon.

bu kadar, tabii simdi sizin ne yani bu kadar mi dediginizi duyar gibi oluyorum, aslinda ana hatlariyla film cekmeniz icin gerekenler bunlar görüntüyü alacak bir kamera kameranin saglam bir sekilde duracagi tripod, setinizi aydinlatmak icin isik ve diyalog, ortam seslerini almak icin iyi bir mikrofon. bundan sonra bu ekipmanlara ekleyeceginiz steadycam, 35mm adaptor, dolly vs.. gibi her sey sizin filminizi gürühtan ayiracak secimler olacaktir ama bu yukarida saydigim dört kalem sahsi fikrimce kesinlikle taviz verilmemesi gereken ekipmanlardir. neden taviz verilmemeli peki; tek ccd bir kamera camur gibi birf goruntu yaratir az isikta tum renkler birbirine girer ve cok rahatsiz edici noise patternlara sahiptir. 3ccd bir kameraya gectiginiz anda cok yol almis olursunuz goruntu kalitesi olarak. kameranizin 3 ccd olmasinin sart oldugunu söyledik peki ama hangi 3ccd bugun sadece bu bilgi ile alisverise cikarsaniz 500ytl ile 10000 lerce ytl lik bir aralik gorup sasirabilirsiniz. yani tek belirleyici etken 3 ccd olmasi degil. simdi butcenize göre bir kamera sececeginiz malum öncelikle benim orta ve yüksek butce icin iki önerim olacak eger orta karar bir butceniz var ise(4000-5000 ytl) panasonic dvx100BE kacirilmamasi gereken bir cihaz. HD nin yayginlasmaya basladigi gunumuzde SD bir kameraya göz ardi edilemeyecek bir ucret odemeyi yanlsi bulanlar olabilir kismen hakli olsalarda eger butceniz biraz sonra tavsiye edecegim panasonic hvx200 modeline yetmiyorsa alabileceginiz en iyi kamera DVX. bu arada bu tavsiyelerin kisisel deneyimler sonrasi olustugunu unutmayin yani bana gelipte ama canon xl2 daha iyi degilmi derseniz bende o zaman gidin onu alin derim, yani panasonic bana indirimde yapmiyor burda onlarin adini zikredince. neyse butceniz biraz daha buyukse (10000ytl ve ustu) o zaman su an icin alacaginiz en iyi kameralardan biri olan Panasonic HVX200 ü gözünüz kapali alabilirsiniz. tabi HD bir kamera aldiginiz zaman sahip olmaniz gereken elzem ekipmanlar biraz daha artiyor (p2 kart yada Firestore unit vs gibi) farkettyiseniz dusuk butceler icin bir kamera önerisi yapmadan orta ve üst duzey icin tavsiyelerde bulundum. acikcasi turist kamerasi dedigim elinizin icinde kaybolan kameralarda kaliteli isler cikmasi mumkun olsada ben bunlarla vakit kaybetmeyi cok dogru bulmuyorum neden derseniz bu kameralar genelde bas cek kameralardir her türlü ayarlari otomatik olarak kamera tarafindan yapilir, tahmin edebileceginiz gibi bu bizim pek de arzu etmedigimiz bir durum. ve dvx100 iste tam da bu yuzden cok iyi bir kamera hemen her turlu ayarini ve hatta hic bir zaman dokunmayacaginiz bazi ayarlari bile sizin kullaniminiza sunar. yani isin özeti bütcenize göre panasonic DVX100 ile HVX200 arasinda bir secim yapmaniz olacaktir(canon xl2, jvc hd110 vs gibi bir suru baska alternatiflerinde bulundugunu unutmayin tabi) bu arada eger biraz arastirma yaptiysaniz nette herkesin film look asagi film look yukari dedigini okumussunuzdur. sinemalarda gösterilen filmler ekseriyetle 35mm cekilmistir ve 35mm bir film kameranin yüzey alani 3ccd kameralarin ccd lerinden cok daha büyüktür. bu neye sebep olur derseniz oncelikle film de daha fazla cozunurluk vardir ama bir cok kisinin devamli bahsettigi film look bu cozunurlukten cok baska bir seye baglidir oda DOF(depth of Field) dır yani alan derinligidir. filmde cok dar bir alan derinligi elde etmek mumkunken dijitalde genelde cercevenin her noktasi nettir buda bizi video look olarak tanimlayabilecegimiz video nun ortaya ciktigindan beri bu tarz bir goruntunun video olarak damgalanmasina sebep olan duruma goturur. peki bu sorun nasil asilir? 3 ccd kameranizin sensor alanini buyutemeyceginize göre ya kendinize güvenip 35mm bir adaptor yapacaksiniz yada bunu satin alacaksiniz. ben sahsende sahibi oldugum ve piyasada en cok tutulan adaptorlerden olan Redrock M2 yi tavsiye edecegim. bu urunu incelemek isterseniz adresi de su : http://www.redrockmicro.com/micro35.html . bu adaptor kameranin lensinin onune camera obscuraya benzer mantikla calisan bir kutu koyuyor bu kutunun icinde cinescreen denen bir ekran var, bu kutunun onune 35mm SLR makinenizin bir lensini takarak kullanabiliyorsunuz, bu lensten giren isik bu cinescreen e dusuyor ters olarak kamerada bu cinescreendeki goruntuyu kaydediyor. bu sayede 35mm film de sahip olabileceginiz alan derinligi araligina sahip oluyorsunuz. tabi sunuda belirtmek lazim bu aparat da cok ucuz degil cunku sadece adaptoru almak yeterli gibi gozuksede aslinda degil bunun yaninda focus yapmak icin followfocus aparati agir lensler icin destek sistemi rodlar vs derken 2500 dolarlar seviyesine cikiyorsunuz bence kesinlikle bu harcamaya degen bir urun olsada bu urunun türkiyede satilmadigini ve olasi gumruk sorunlarinida goz onune alin derim. simdilik burada birakalim bir dahaki yazida devam ederiz.

Kısa Film

Nedir bu kısa film? uzun metrajdan tek farkı süresimidir gercekten? Kubrick'in çok güzel tespit ettigi gibi bir hikayeyi dolandirmadan kisa ve öz bir sekilde anlatmak aslinda cok zordur. uzun metrajda karakterleri gelistirmek icin, çatışmaları derinlestirmek icin bir sürü zamaniniz varken kisa filmde boyle bir luksunuz ne yazikki yoktur. derdiniz neyse bir an önce konuya girmeli ve en etkili bir bicimde kisa sürede anlatmalisiniz. burda deginilmesi gereken en önemli nokta her senaryo her fikir uzun metraj olamayacagi gibi kisa metrajda olamaz. en önemli kistas anlatacaginiz derdiniz her ne ise kafanizda çok net olmalidir (hoş bu uzun metraj icinde gecerli) ki mesajinizi en kisa surede en etkili sekilde anlatabilesiniz. en cok yapilan hatalardan biri kisa filmde bir sürü şey anlatmaya kalkmaktir bu hataya düşmeyin cok sey anlatmak uzun metrajin isidir. kisa film ceken basit ama etkili bir fikir ile aklinda netlestirdigi mesaji vermelidir fazla dagilmadan, aslinda bu acidan bakilirsa kisa film cok etkili bir egitimde sunmaktadir uzun metraja gececek olanlara, ama tabi kisa film kendi basina bir formdur ve uzun metraj icin atlama tahtasi degildir. Hayatiniz boyunca kisa film cekmeyi sürdürebilirsiniz ( tabii o zaman bu isten para kazanmaniz cok zor olacagi icin kisa film cekme isini hobi gibi yapmayi secmiste oluyorsunuz bir nebze) peki gelelim ülkemizde bu isin neden hakkiyla yapilamadigina yani fasulyelerin faydalarina, genelde kisa film cekmeye girislen durumda tetikleyici olay "super bir fikrim var abi film icin..." olur bu guzel fikir olmadan yola cikamayiz ama nedense unutulan bu fikrin gelistirlmesidir. emin olun en usta senaryo yazarlari bile oyle tek seferde iyi bir eser veremezler defalarca fikir masaya yatirilmali ve tekrar tekrar bikmadan yazilmalidir. önce diyaloglar ile dolacaktir hikaye daha sonra bunlarin ustunden gectikce bazilarini soylemenin gereksiz oldugunu gorup göstermeye baslayacaksiniz. ve senaryo tekrar yazildikca sayfa sayisi artmayacak ama azalacaktir. pascal in arkadasina uzun bir mektup yazdiktan sonra kisa bir mektup yazacak kadar zamani olmadigi icin ozur dilemesi cok guzel bir örnegidir bunun. sinema göstermek üstüne kuruludur eger diyaloglara boguyorsaniz filmi, o zaman film cekmek yerine kitap yazmaniz sizin icin çok daha hayirli olacaktir. her zaman ne kadar az seyle ne kadar cok sey anlatabilirim dusunulmeli örnek vermek gerekirse bir karakter uzun uzun arkadasina ne kadar kizgin oldugunu anlatmak yerine onu görmezden gelmesi veya ironik bir diyaloga girmesi cok daha etkili olacaktir. yani göstermeyip soyleyecekseniz bile en azindan didaktik olmadan ironi ve subtext(söylenenin altina gizlenmis baska bir anlam) kullanin. bu konuya devam edecegiz bir sonraki yazida kisa film icin gereken teknik ekipmanlar teknik ekipten söz edecegiz.

Populer Sinema ve Art House

nedir bu populer sinema ve sanat filmi ayrimi, bugun ticari sinema dedigimizde hollywood arthouse dedigimizde neden avrupa gelmektedir gozumuzun onune, böyle bir ayrim varmidir gercekten ? sahsi gorusum bu ayrimin giderek muallak hale geldigididir gelin bu ayrimin sebeplerine bakalim. ticari sinema dedigimiz olgu ile tamamen sanatsal özveri ile ortaya konan isleri bir inceliyelim isterseniz. Ticari sinemada patron genel yanlis kaninin aksine yönetmen degil yapimcidir. parayi veren düdügü calar argumani tüm ciplakligi ile gecerlidir ticari populer sinemada, ticari sinemada parlayan kendini asan yapimlarin bir cogunda yapimci ve yonetmen genelde ayni kisilerdir, ve bu filmler kalbur ustu filmler olur cogu zaman ama bizim kacarak uzaklasmak istedigimiz filmlerde ekseriyetle yonetmen sadece sete goz kulak olmak icin gider sanatsal olarak hic bir yaptirim gucu yoktur dersek yeridir, sette bazi seyler ustunde kontrol sahibi olsa bile kurgu odasina alinmaz cogu projede ve film ne yazikki kurgu odasinda yapilir. bunun bilincinde olan bir cok yonetmen projeye kendi kisisel imzasini atamaz yada atmak istemez nasil olsa icine edilecegini bilerek. tipik bir hollywood yapimcisinin ortalama bir tuccardan tek farki ondan cok parasi olmasidir ama mantik aynidir parasini koyup daha fazlasini kazanmak ve bunun tek yoluda mumkun oldugunca cok kisiye hitap edebilmekten gecer. çok kişiye ulasma istegi yillar icinde bazi kaliplar ortaya cikarmistir, senaryolar 3 act kuralina gore yazilmis, cogunlukla bugun klise diye niteledigimiz tipik mutlu sonlarla bitirilmistir. fakat burda yapimcilarin dogru yaptigi bir sey vardir, cogunlukla sinema seyircisi ortalama entellektuellige sahip ortalama begenileri olan siradan insanlardan olusur. ve bu insanlar para verip sinemaya geldiklerine cogunlukla eglendirilmek isterler bunalima girmek degil, art house filmlerin izleyiciyi cogunlukla depresif ve nevrotik bir ruh haline sokmasi cok sik rastlanan bir durumdur. yapimcilar da milyonlarca dolarlarini bu ise yatirdiklari icin haliyle basma kalip onceden test edilmis mutlu sonlari tercih edeceklerdir, en cok izlenen romantik komediler kendini mutlu hisset temasina dayanmazlarmi? sanirim bu durum art house sinemanin neden mainstream olmadigini aciklar. fakat dikkat ediyorsaniz hollywood sinemasi kendi icinde bazi olusumlar yaratmis durumda independent pictures adi altinda dusuk butceli bagimsiz filmleride destekler hale gelmistir, bunun sebebi bunlarinda az da olsa seyircisi olmasidir ve onlarida kusturmemek istemektediler sinemaya tabi bu filmler asla cok kazandirmazlar cogu zaman zarar ederler. peki o zaman neden yapimcilar paralarini bilerek sokaga atmaktadirlar bu filmler icin cevabi basittir, hollywood da yilda yuzlerce film yapilir ama sadece bir avuc film cok buyuk karlar getirir ve cogu film zarar eder ama bu diger blockbuster filmlerin karları o denli yuksek olur ki diger filmlerin zararlarinida kolaylikla kapatir. bu yazida altini cizmek istedigim nokta hollywood sinemasini bos kafali ve sığ olmak ile itham etmeden önce bu sinemanin ticari kaygilarla yol aldigini ve aslinda ne yapmak istedigini gayet iyi bilen bir sinema oldugunun anlasilmasini saglamakti, ne yazikki bende bergman,tarkovsky,fellini hayrani olan biri olsamda bu filmlerin ve benzerlerinin hic bir zaman mainstream olamayacagini biliyorum.

Korku Sineması ve Türkiye

Korku sinemasi bilim kurgu dan bir adim önde diyebiliriz türkiyede, geçmişte bazi tesebbusler olmus gunumuzde ise gene bir şeyler yapilmaya cabalaniyor. ama tabi sunu goz ardi etmemek lazim ki cikan filmlerin kalitesi gercekten dunya standartlarinin cok altinda. peki bunun sebepleri nelerdir? aynen bilim kurgu literaturumuz olmamasi gibi korku türü de üzerine cok seyler urettigimiz bir alan degil ne yazikki, izledigimiz bir cok filmin senaryosu 3. sinif amerikan yada japon korku janrindan araklanmis oluyor tabi bizim kulturumuze yedirilmedigi icin komik duruyor. bu konu ayrica ustune baska bir yaziyi hakeden bir konu ama kisaca deginirsek bir yaratim ürünü basarili olmak istiyorsa yaraticisinin beslendigi icinde olgunlastigi kulturden esinlenmeli ve onunla uyumlu olmalidir. bugun bir cok genc nerde hata yaptiklarini dusunurken atladiklari nokta bu gercek oluyor cunku ozellikle 80 sonrasi Amerikan kültürüne özenen neslin onlarin kendi mutfaklarinda verdikleri ürünleri kopyalama cabalarini görüyoruz, oysa su bilinmeliki endustrisi oturmus bu isi 1 tam yüzyildir basariyla kotarmis bir üretim olgusunu özenti ve taklit ile asmak yada birakin asmayi ayni kaliteyi tutturmak mumkun degildir. bugun Türk sinemasinda korku türünde eserler vermek isteyen yapimcinin elzem olarak elinde bulunmasi gereken kalemleri siralayalim isterseniz : öncelikle yasadigi kulturun, halkinin korkularini travmalarini çok iyi bilen bir senaristin yazdigi bir senaryo, korku türü gölgelerin nasil kullanildiginin cok onemli oldugu bir görsellik ister cogu zaman burda anahtar kelime "isik"tir. isik ile atmosfer yaratacak olan belki bu turde yonetmenden bile onemli olan çok iyi bir sanat ve görüntü yonetmeni elzemdir. son olarak da özellikle türk sinemasinda neden bilmiyorum ama bir turlu basarilmayan makyaj konusu, yani su koca ulkede özel efekt makyaji yapabilecek biriler yokmu gercekten, birde o kotu makyaji loş isikta saklamak yerine gidip isiga bogmuyorlar mi, korku filmi oluyor komedi. yani korku türü gercekten teknik olarak isinin cok ehli bir ekip gerektirir bizde de kaliteli korku filmi olmamasi bu kalibrede yetkin teknik ekibin sinema sektorunde olmamasindan yada reklam sektorune kacmis olmasindan kaynaklaniyor.

Bilim Kurgu Sineması ve Türkiye

2001, blade runner, alien, solaris, stalker, twelve monkeys, brazil ve daha onlarcasi bugun sinemada bilim kurgu literaturun en basarili ornekleri olarak tarihteki yerlerini aldilar. Peki sinemamiza soyle geriye donup baktigimizda neden dünyayi kurtaran adam orneginden baska bir sey bulamiyoruz ,cüneyt arkinin dunyayi kurtaran adamı kimi okullarda bir filmin nasil yapilmamasi gerektigini gosteren bir ornek olarak okutuluyor onu bir kenara koyarsak elimizde bir tane bile elle tutulur bilim kurgu filmi örnegi olmadigini goruyoruz. peki olasi sebepler neler? oncelikle hemen butce olanaklar diye atlamamak gerektigini dusunuyorum cunku solaris ve stalker gibi filmler bize bu isin oyle bas dondurucu gorsel efektler olmadan da kotarilabildigini gosterdi. benim asil ustune gitmek istedigim nokta o yuzden butce ve imkan meselesinden cok bizim kulturumuzde bilim kurguya elverisli bir ortam olmamasi olacak. genel olarak bakildigindan bilim kurgu sinemasinda en basarili ornekleri veren iki ülke rusya ve Amerika sanirim pek de sasirmadik degil mi cunku iki ulkede bilim ile ic ice yasamis ve dunyadaki bilimsel gelisime on ayak olmus ulkeler, adamlar oyle yada boyle uzaya ciktilar ve bence uzayda gecen bir film yapma hakkini elde ettiler. diyeceksiniz nedir bu hak hukuk, soyle aciklamak isterim. bugun cem yilmaz bize turkler uzayda dedigi zama neden guldugumuzu etraflica dusundunuz mu? cevabi cok basit "siz kim uzay kim"in bizim de gayet farkinda olmamiz. cunku türkiye ne yazikki 50 yildir sadece tüketmeye odaklanmis bir ulke, ne bilim üretiyoruz ne adam gibi baska bir sey. boyle bir ortamda sizin bu literatur ustune konusma hakkinizda olamiyor haliyle. tabii bilim kurgu filmi hic cekilmemeli mi derseniz bu konuda biraz arada kalmis durumdayim. kisisel olarak bazi bilim kurgu projeleri olan bendeniz bile senaryoyu yazarken isim kullanmaktan kaciniyorum, asker , doktor gibi tanimlayici sifatlari ile hitap ettiriyorum karakterlere neden cunku fallout tadinda bir ortama sen gider Rıza isminde bir karakter koyarsan o filmi kimse toplayamaz. bu konuda gayya kuyusu gibi aslinda ama simdilik burda birakalim, bir sonraki yazida cok paralel sebeplerden neden dogru durust korku filmi yapilamadigini aciklamaya calisacagim.

15 Haziran 2007 Cuma

Sinema ve Sanat

Richard Wagner Gesamtkunstwerk (kabaca : bütünlük sahibi sanat eseri diyebiliriz) terimini alman operasi icin kullanmisti belki ama aslinda iyi incelenirse bugunun sinemasinin onun ruyasina ne kadar uydugunu gorebiliriz. Gesamtkunstwerk muzik tiyatro ve gorsel sanatlarin tüm dallarinin tek ve etkileyici bir öykü anlatimi icin bir araya gelmesi diyebiliriz. ve wagner icin bu zamaninda opera idi ama bugun yasasaydi bu kacinilmaz bir sekilde sinema olacakti. biliyorsunuz sinema icin 7. sanat diyip duruyoruz. peki nedir bu 7. sanat, resim heykel gibi binlerce yildir ortalikta olmadigini iddia edenler sinemayi genelde plastik sanatlardan asagida gorme egilimdedir oysaki burda gozden kacan nokta resim heykel gibi sanatlarin evriminin sonuclarinin fotografa ve sonrasinda sinemaya sebep oldugu gercegidir. yani sinema bir gecede lumier kardeslerin ortaya attigi bir sey degildir zaten hic bir fikir tek basina bir vakum da olusmamistir bunun yerine uzunca bir sure elde edilen bilgi ve deneyimlerden somutlastirilmistir.bu acindan bakildiginda sinemanin nihai sanat oldugunu soylemek mumkunmudur peki? hem evet hem hayir. teorik olarak sinemanin olanaklarinin hic bir sanat dalinda olmadigini soyleyebiliriz. ama bu olanaklar ticari kaygilarla yeterince kullanilamiyor bu arada tabiki ticari sinema populer kultur elestirisi yapacak degilim belki baska bir yazida o konuyada deginiriz. Sinema nihai ortamdir cunku hislerimize duyularimiza bu kadar guclu bir sekilde "saldiran" baska hic bir sey yoktur. o beyaz dev perdenin onunde yerlerimizi aliriz ve isiklar soner, yuzlerce sinema sever ile ortak bir akil olusturarak bize sunulan ses ve goruntuyu izlemeye dalariz, goruntuler onumuzde canlanirlar ve bu golge oyununun ona eslik eden senkronize sesi de vardir bu bizim o gerceklige tamamen kapilmamiza sebep olur. ses ve goruntunun bir araya gelmesi inanilmaz bir fenomendir. bir tabloya yada heykele bakarken ondan her ne kadar etkilensekde bu sekilde bir "sensation" hissetmeyiz. tabi sinemanin bu yanı cabuk farkedilmis ve propaganda araci olarak kullanilmaya baslanmistir.belirtmem gereken baska bir konuda bu etkilenmenin tam anlamiyla olusmasi icin filmi yaratan ekibin(yonetmen, goruntu yonetmeni,yapimci,sanat yonetmeni vs...) isinin ehli olmasi geregidir. bugun kliselerle dolu (yarattigi dunyayi tanimayan , yeterince analiz etmemis senaristler olarak okuyunuz.) yaratildigi çağa hic bir sey katamayan filmlere bogulmus durumdayiz. kandinsky'nin sanatin ruhsalligi kitabinda cok guzel degindigi bir konu vardir, eger gunumuzde heykel ile ugrasiyor ve hala eski yunan geleneksel formlarina sikismis eserler veriyorsaniz cagin gerisinde kalmis eserleriniz kimse tarafindan hatirlanmayacaktir. bu sinema icin ne anlama geliyor peki? bugun zamaninda amerikan sinemasinin eziciligine bir tepki olarak cikmis yeni dalga akimini aynen dustur olarak belleyip yeni godard olmaya calisirsaniz bu kesinlikle bosuna bir caba olacaktir, gecmiste godard'i taklit etmeye calisan ama basarisiz olan yüzlerce sinemaci nerelerde acaba? bugun sinemada bir seyler basarmak istiyorsaniz 2 sey cok onemli, yaşadiginiz çağı cok iyi analiz etmeli ve mumkunse yasadiginiz kültürden beslenen eserler uretmelisiniz. bugun globallesme sonucu dunya kucuk bir kasaba haline gelsede hala kulturlerin arasinda kalin cizgiler bulunmakta (bakiniz avrupa birliginde anayasa ekseninde cikan catlak sesler) ve bu kalin cizgilerin otesine gecip bir eser uretmek kendi beslendiginiz kulturde bir eser uretmekten kesinlikle imkansiz olmasada cok daha zor olacaktir. fatih akin bugun basarili bir yonetmense bunun en buyuk sebebi urettiklerinin ekseninin genelde kendi ekseni(Turk- Alman, kimlik bunalimi vs.) ile bütünlük gostermesi diyebiliriz. kalkip amerika da yasanan toplumsal bir olayla ilgili bir film cekseydi bu denli basarili olabilecegini kimse dusunmuyordur sanirim. tabi buradan yola cikarak turkiyede bilim kurgu ve korku sinemasinin neden acinacak halde oldugunuda pekala soyleyebiliriz. ama buda baska bir yazinin konusu olsun soylenecek cok sey var ama simdilik burada bitirelim.

Kesmekes Blog Açıldı.

Internetin bir tane daha blog'a ihtiyaci varmiydi emin degilim ama buradan kafamdan gecen rastgele konularda yazilar yazacagim. tabi agirlikli olarak sinema hakkinda olacak bu yazilar ama kimi zamanda Sanat , Felsefe veya o gun dert edindigim herhangi baska bir sey hakkinda olacak. yola cikma amacim belli bir konu ustunden ahkam kesmekden cok , farkli konular hakkinda ahkam kesmek :)